30 Ekim 2012 Salı

Nedir yani?

Bu kadar cektigimiz iskenceye degecek bisey olsa bari yolun sonunda ufacik araliktan sizan isik..
Hem onun isik bile oldugundan habersiziz..
Eger bir yere ulasmak isteseydiniz, ama sonunda ne goreceginizi bilmediginiz (zaten yasadigimiz ne ki),
oraya ulasmak icin
- en kisa ama oldukca dik bir yokusu mu yoksa
-daha duz fakat uzuuun, kivrimlarla dolu ama raha rahat cikilacak bir yolu mu tercih ederdiniz???
Eger bu dik yokusun sonuna geldiginizde ulasmak istediginiz yer hic de hayal ettiginiz gibi degilse,akip giden zamandan baska nedir yani? Arkadaslarin,sevdiklerin, yapamadigin bi cok seyy..

Ya o engebesiz uzuuun yolda gitmeye karar verdikten sonra karsina cikanlar seni o amaca ulastirmaktan vazgecirirse ve sen o tepedekini asla goremezsen..?

Ben bir an once cikip gorup begendigim bir manzara degilse baska bir yol secerim diye dusumustum..

Ama ya o yolu bitirebilmek icin taviz verdigim seyler hayatta en mutlu oldugum insan,ailem ve arkadaslarimla gecirdigim zamansa..?
Hic de sevmem boyle dusunceli halleri fakat, bir soz okumustum o aklima geldi. `her tercih bir kaybedistir` diyordu. Evet bazen hayatta hepsine bir arada sahip olamiyorduk,ne aci..

 O hic cikilmaz denilen carkin icinden cikmak, her seye ragmen mutlu olmak yine o carkin icine kendini atan insanin elinde. Bazen kendini o hizla savurup disari atmak gerek....Sonunda ne olacagini dusunmedenn..

23 Şubat 2012 Perşembe

The Artist


The Artist, Turkiye'de izledigim ve fazlasiyla hosuma giden filmlerden biri.

Bastan soylemek isterim ki, eger bu filme girerken bir arastirma yapmaz, sadece seans uyuyor diye giderseniz ve bilet alirken herhangi bir bilgilendirme yapilmazsa, film basladiginda kucuk bir saskinlik gecirebilirsiniz. 
Bize aynen oyle oldu oradan biliyorum;)

Hatta soyle bir sey bile oldu: 
Salona girmeden once, bu filmden cikan yabanci bir tanidigimizi gorduk, dedi ki: Film guzeldi ama Turkce ceviri alamadigim kisimlarda zorlandim. 'Aa niye boyle soyledi acaba, alt yazilar Turkce bile olsa, filmin orjinal dili Ingilizce oldugundan problem olmamasi gerekirdi' dedik. 

Tabi isin aslini film baslayinca anladik! 
Sanirim bu bilgiyi vermem filmin havasini bozmayacaktir, cunku bir cok sinemada girmeden once bu uyari yapiliyormus zaten; filmimiz siyah beyaz ve sessiz sevgili sinemaseverler:)
Sinemasever olup da boyle filmleri sevmeyen olabilir tabi. Oyle ki Liverpool'da bu filmi gormeye gidenler filmin sessiz ve siyah beyaz oldugu anlayinca filmden cikip, paralarinin iadesini istemis ve sinema salonlari odeme yapmak zorunda kalmis.(*)


Hollywood'da 1920'lerinin sonlarinda baslayan bir hikayemiz var. 
Sessiz sinemanin yildizi George Valentin '20'lerin sonlarinda baslayan 'talkies' yani seslendirilmis sinemanin yarattigi heyecana kapilmayarak, sessiz sinemadan daha iyi bir sey olamayacagini savunuyor ve bu akima katilmayi reddediyor. Ama insanoglu hemen rotasini yeni yuzlerle dolu bu yone ceviriyor ve sessiz sinemayi 20'lerde birakiyor. 'Talkies'lerin ilk stari, genc dansci Peppy Miller ise George Valentin'in sayesinde basladigi bu yeni hayatta son hizla yukselirken, Valentin'in hizla dusmesine uzulerek tanik oluyor. 

Hikaye cok basit, cok tahmin edilebilir. O yuzden burun kivrilip, yeterince tatmin olunmayabilir.
Hatta sessiz sinema zamaninda cekilmis filmlerle karsilastirip, sinifta birakanlar bile olabilir.

Bense filmi cok begendim!
Konunun basit olmasi hic onemli degil benim icin. O goruntuler, muzikler, jestler, mimikler fazlasiyla yetti bana. 
Sinemadan ciktigimda (hatta simdi bile) hic siyah beyaz, sessiz bir film izlememisim gibi hissettim. 
Eger o yapim, oyuncular benim zihnimde bu filmi renklendirip, seslendirebiliyorlarsa ayakta alkislarim ben onlari!
Zaten 10'u Oscar olmak uzere 69 adayligi ve 75 dalda kazandigi odullerle alkisi hak ettigi asikar;)


Sinema tutkunu sayilmam ama bu film en sevdiklerim, surekli izleyeceklerim, Pazar keyiflerim arasina girdi.
Ayrica sessiz sinemaya karsi buyuk bir ilgi uyandirdi. Bir kac bas yapiti izlemek istiyorum.
Yakisikli Fransiz Jean Dujardin'i de boylelikle tanimis oldum;)


En begendigim sahnelerden birisi!

Oscar'lik kopek Uggie!






Iste IMDb'den edindigim ilginc bilgiler:
- Basarili oyuncu kopek, film sonunda Uggie olarak belirtilse de aslinda filmde uc kopek varmis: asil rolde Uggie ile Dash ve Dude. Her biri birbirlerine benzetilmek adina boyanmis.
- Filmin dans sahneleri bizzat bas rol oyunculari tarafindan gerceklestirilmis. Dans provalari bes ay boyunca, neredeyse her gun yapilmis!
- Jean Dujardin'in kirmizi halida soyledigine gore tum film 35 gunde cekilmis!
- Tum film boyunca hic 'zoom shot' yapilmamis, cunku cekilen zaman itibariyle boyle bir teknoloji yokmus.
- Film de kullanilan silah ve sessiz filmlerden birindeki bir ucak 1920 sonlarinda var olan objeler degilmis. Cok daha sonra uretilmis;)
George Valentin cek yazarken, Fransiz olmasindan ileri gelen bir hata yapmis. Bunu anlamamiz mumkun degil tabi ki, ama anlayan biri filmdeki gaflar kismina yazmis:)
- Filmin sonunda George Valentin'in guclu Fransiz aksani ile sesini duyuyoruz, pek guzel;)


14 Şubat 2012 Salı

 Blue Valentine 
   
    Filmden alinti:Erkeklerin kadinlardan daha romantik oldugunu dusunuyorum. Biz evlendigimizde, bir kadinla evleniyoruz. O insani gordugumuzde `o kadar iyi ki eger onu kacirirsam tam bir aptalim` diye dusunuyoruz. 

Fakat, gorunen o ki kadinlar bir suru secenegin arasindan secim yapip karar veriyorlar. En iyi opsiyonlari ya da nesneleri.. `Benim esimin cok iyi bir isi var` diyen oyle kadinlar taniyorum ki..
Butun hayatlari boyunca `Beyaz Atli Prens` icin bekliyorlar ve en sonunda iyi bir isi olanla evlenip orda kaliyorlar.  
--------------------------------------------------------

Yanlis da diil gibi mi sanki??Ne dersiniz kizlar?
Aski, evliligi, hayatin rutinini cok guzel sorgulayan bir film.
Siddetle tavsiye edilir.

11 Şubat 2012 Cumartesi


 Hayattan zevk alalim :) Is guc yalan yani. En son elinizde kalan sevgilinizle,esinizle,cocuklarinizla ne kadar zaman gecirdiniz;
sevdiginiz enstrumani calmak icin gercekten yeterli zamani ayirdiniz mi,
fotograf cekicem diyip yillarca ertelediniz mi yoksa gercekten makineyi elinizden dusurmediniz mi,


IS aslinda hayatta sevdigimiz seyleri yapabilmek icin para kazandigimiz bir arac. Cok da dusunmeyin o yuzden bence,hayat guzel. Gidin yemek yapin esiniz gelmeden eve, sevgilinize sarki besteleyin, orda burda bortu bocek makro cekimler yapin,gezin,tozun,dunyayi kesfedin, kumaslardan kiyafetler yaratin kendinize, ailenize zaman ayirin.Ve kendinize...




Eger herseyden pek de bi bunalirsaniz, iki dakikaligina da olsa herseyi yapmayi birakin ve dalgalarin,icinizin sesini dinleyin
Iste bu da linki:)
Sevgiler..                       http://donothingfor2minutes.com/

7 Şubat 2012 Salı

Hiding my heart.

  This is how the story went            
I met someone by accident
It blew me away
It blew me away

It was in the darkest of my days
When you took my sorrow and you took my pain
And buried them away, you buried them away

I wish I could lay down beside you
When the day is done
And wake up to your face against the morning sun
But like everything I've ever known
You disappear one day
So I spend my whole life hiding my heart away

Drop me off at the train station
Put a kiss on top of my head
Watch me wave
You watched me wave

........... bana en iyi gelen sarkilardan.. Bu kadini seviyorum.                                           


Nikola Tesla.. Alternatif akimi borclu oldugumuz yuce insan. Bilim adami degil,bir mucit!!
Hayatinda bu kadar bahtsiz olan baska bir mucit daha var midir acaba?? Edison ve Marconi ile tum hayati boyunca verdigi mucadeleleri hayata veda ettikten sonra kazanabilmistir. Sayisiz patenti,bulusu olmasina ragmen kitaplarda adi nadiren gecer ve sadece unit olarak kullaniriz adini..

1800lu yillarin sonunda dogru durust universiteye bile gitmeden kitaplardan her seyi ogrenip,papaz olma yolundayken muhendislik okumak icin evden cikan bu Sirpli genc belki gunumuzde okula gidip de ders bile dinlemeyen insanlara ilham olmali..

Hayatta basina gelenler yuzunden yasadigi cokuntuler onu depresif takintili hale getirdiyse de, bu onun dehasina yardimci da oldu diye dusunuyor hayatiyla ilgili biyografi yazan `Margaret Cheney`. Guvercin besleme takintisini olmasi, Amerika da ki hayati boyunca otelde kalip,butun odalarin 3 ile bolunebiliyor olmasi, New York da ki laboratuvarlarina kestirmeden degil de hep kafasinda olan daha uzun yoldan gitmesi, hayatina hic bir kadin girmemis olmasi acaba bir tesaduf muydu?


Nikola Tesla, hayatinda neden hic kadin olmadigini soran gazetecilere `kadinlar bir cok sey icin ilham kaynagi olabilirler.Bir muzisyen,sanatci, ressam bundan ilham alip muzikler,portreler yapip resimler cizebilir. Fakat bir mucit icin kadin zaman kaybidir. Ilgi ve beklenti icinde olan kadinlarin bir mucidin hayatinda yeri yoktur.` diye cevap vermistir. (Bu sozlerinin uzerine etrafinda dolanan kadin sayisinin arttigini soylememe gerek yok sanirim:))

Hayatta hep ideallerle yasamak gerektigini savunan Tesla, yine bir roportajinda `hepimizin hareketlerini yonetecek ve doygunluga ulasmamizi saglayacak bir ideali olmali.Ancak bu ideal maddesel bir sey degildir, maddeselligi asmamizi sagladigi muddetce bu: Inanc, Sanat ya da Bilim dir.` (Boyle birden dusununce hic bir idealimizin
olmadigini farkettiniz mi siz de:)Tam da bu noktada Time Management yazima refer etmem gerek;okuyunuz)



Sayisiz buluslarinin yaninda, gunumuzdeki telsiz sisteminin oncusu oldugunu, hatta 1.
Dunya Savasi zamaninda Amerika nin savasa    dahil olmasinda Tesla nin yaptigi uzaktan  iletisim sisteminin yardimi oldugunu ve bununla birlikte Almanya, Fransa...nin yenik 

dustugunu, Thomas Edison ile birlikte layik goruldukleri Nobel Odulu nu almayi reddettigini (Edison un AC sistemi ile surekli catisma icinde oldular, garibim butun patentlerini kaptirmiss) biliyor muydunuz??

Daha o kadar cok sey var kii... Gercekten enteresann..
Eger azicik da olsa ilim bilim le alakaniz varsa, hayat hikayeleri okumaya merakli iseniz
Bu aralar benim yaptigim gibi `Zamanin Otesindeki Deha Tesla`yi okuyun....
Pisman olmayacaksiniz:)
xxxx